teknoloji şirketlerinin yaşam eğrileri

Teknoloji şirketlerinin yaşam eğrileri klasik şirketlerinkinden çok da farklı değildir aslında. Klasik şirketler de yükselip yok olurlar. Sadece bu süreç teknoloji şirketlerinde olduğundan çok daha yavaş gerçekleşir.

Teknoloji şirketleri neden daha hızlı yükselir ve daha hızlı düşüşe geçerler? 

- Teknoloji daha hype-driven ve bilgi asimetrisinin yüksek olduğu bir sektördür. Genelde yatırımcılar tam olarak neye yatırım yaptıklarını bilmezler. Derin know-how gerektiren işler çok tekniktir. Ayrıca ürünün işlevi zaman içerisinde çok hızlı şekilde değişebilir. Hatta bazen kurucu ortakların bile ürünün gerçekten neye yaradığını anlamaları uzun yıllar alabilir. (Mark Zuckerberg'in Facebook'un ilk yıllarındaki konuşmalarına dinlemenizi öneriyorum. Ne kadar küçük düşündüğünü duyunca şaşıracaksınız.)

- Teknoloji sektöründe inovasyon çok daha hızlı gerçekleşir. "Tahta oturdum artık!" dediğinizde garajından çalışan bir genç mezarınızı kazmaya başlamıştır bile. Teknoloji şirketleri, diğer şirketler gibi, büyüdükçe hantallaşır ve esnekliklerini yitirirler. İnovasyon ataklarına karşı korumaları zayıflar. Onlar kıçlarını kaldırana kadar atı alan Üsküdar'ı geçer. (Aslında A'dan Z'ye tüm sektörler bu tarz bir creative destruction riski altındadır, çünkü er ya da geç tüm sektörler ölmeye mahkumdur. Kim düşünürdü koskoca hotel zincirlerinin AirBnB önünde diz çökeceğini, yılların taksicilik sektörünün Über'in yükselişi karşısında çaresiz kalacağını?)

- Teknolojide bir sonraki inovasyonun nereden geleceğini, sizi nasıl etkileyeceğini kestirmek müthiş zor bir meseledir. Bu yüzden girişimlere yatırım yapan fonların başarı oranı çok düşüktür. Büyük teknoloji şirketleri beklenmedik bir yerden gol yememek için sürekli küçük şirketleri alır dururlar. (Facebook elinden geleni yapmasına rağmen Snapchat'in yükselişini önleyememiş, koskoca Google Dropbox tarafından dize getirilmiştir.)

Teknoloji şirketleri için zaman çok daha hızlı ilerlediği için esneklik çok daha önemli bir özelliktir. Uzun süre ayakta kalabilmenin tek yolu şartlar değişince form değiştirebilmeyi, başkası sizin ipinizi çekmeden kendi ipinizi çekebilmeyi öğrenmektir.

aldatmanın estetiksizliği

Yuvarlak hatlı yüzler masumiyet, saflık ve empati içeren mesajları iletmekte daha başarılıdırlar. Sert açılara sahip köşeli yüzler ise doğruluk ve otorite gerektiren mesajlarda daha etkililerdir.  (Reklamcılar, bu önyargılarımızı göz önünde bulundurarak oyuncu seçimi yaparlar.)

Yuvarlak hatlı suratlarda keçi sakalının kötü durması da aynı sebepten kaynaklanır. Sahte dik açılar yaratarak otorite kazanmaya çalışan kişiler bizi aldattıklarını zannederler. Oysa, simetri arayışımız bizi nasıl hastalıklı insanlardan uzak tutuyorsa, estetik algımız bizi bu tarz aldatmalara karşı da otomatik olarak korur.

B2B vs B2C

B2B businesses are based on logic. Rational types can excel in directing such businesses. In fact, you can be autistically incapable of forming empathy based relations, but nevertheless still be a great B2B CEO.

B2C, on the other hand, is about perception, values, trends, needs and tastes. It is about watching for clues, understanding behaviour, sensing zeitgeist, forming an emotional contact. Great B2B CEOs can fail completely at B2C businesses. Just as developers can be completely UI/UX blind.

In the end, all B2B businesses owe their existence to B2C businesses. In other words, pillars of our whole economy are based on things as fudgy as aesthetics and values.

After all we are all humans, right? It should be not be a surprise that shiny beautiful buttons dominate the scene while math is pushed to the background.

üstün zekalı moronlar

Üstün zekalı çocuklarda enflasyon yaşanıyor. Veliler çocuklarının dünyaya özel bir misyon için geldiklerini düşünmekten kendilerini alıkoyamıyorlar.

"Oğlum üstün zekalı." diyerek karşı tarafa kendini moron gibi hissettiriyorlar.

Tabi bilmedikleri önemli bir mevzu var: Sürekli olarak "üstün zekalısın sen" denilen çocuklardan ileride bir bok olmuyor. Her şeyi iyi yapması gerektiği baskısı altında kalan bu çocuklar, en ufak bir başarısızlık damgasını yememek için risk alamaz ve dolayısıyla kendilerini geliştiremez hale geliyorlar.

Whiplash filminin ikonik sahnelerinden birinde müzik öğretmeni Terence Fletcher şöyle diyordu:

One of the worst thing you can say to someone is "Good Job!".

Bunun bizim konuya uygun versiyonu da şu şekilde çevrilebilir herhalde:

Bir çocuğa söylenebilecek en kötü şey "Üstün zekalı oğlum benim!" dir.

Anne babalar da suçlu, öğretmenler de. Anne babalar çocuklarına ya üstün zekalı damgası ya da aptal damgası vuruyorlar. Neden? Çünkü öğretmenler ya çok memnun oldukları, ya da çok sorun yaşadıkları durumlarda velilere çocuklarıyla ilgili geri bildirim veriyorlar.

Oysa aşılanması gereken şey beynin bir kas gibi çalıştığı gerçeği. Ne kadar kullanırsan, ne kadar zorlarsan o kadar iyileşirsin. Ve bunun yolu da risk almaktan, başarısız olmaktan korkmamaktan geçer.

kişisel gelişim vs. toplumsal gelişim

Sürekli kendini geliştirenler daha sık başarısız olurlar. Bu, bireyin bir sonraki seviyeye ulaşmak için sürekli olarak kendine zorlayıcı görevler atamasından, yani bir nevi kendi üzerinde Peter ilkesini uygulamasından kaynaklanır.

Bu döngünün kırılması için ideallerden vazgeçilmelidir. Bireyin, ömrünün sınırlı olduğu gerçeğini kabul etmesi ve gereğinden fazla kalifiye olduğu bir işe kendini adaması gerekir. Ancak bu şekilde toplumsal faydanın da yakalandığı başarılara imza atılabilir.

Bir çok entellektüel bu gönüllü gerileme sürecini kendine yediremediği için içine kapanmayı tercih etmiştir. Gerçekten mükemmel işler çıkartabilecekleri görevleri geri çevirip kendilerini geliştirmeye devam etmişlerdir. Toplumsal borçlarını ödememeyi tercih eden bu kişiler tecrübeden de yoksun kalmış, dolayısıyla kendi potansiyellerini de istemeden budamışlardır.

Hayatlarında hiç başarısız olmamışlardır, çünkü başarılı da olmamışlardır. Başarı takdir gerektirir ve takdiri de toplum verir. Onlar kişisel gelişimlerini toplumsal gelişime tercih etmiş, yollarına yalnız devam etmeyi seçmişlerdir.

hafıza ve anlam

Hayatın anlamı ve hafıza arasında ilginç bir bağ var. 

Alzheimer hastalarının 10 dakika önce olanları hatırlayamamaları trajik geliyor. Peki biz "normal" insanların durumu farklı mı? Aslında hepimiz biraz Alzheimer değil miyiz? Bizim zamansal penceremiz onlarınkiyle uymuyor, o kadar. 

Düşünsenize, 10 seneyi kısa bir dönem olarak nitelendiren ve son 10 seneyi en ince detayına kadar hatırlayan, farklı bir türün dünyaya geldiğini... Onların bakış açısından da bizim hayatımız son derece anlamsız olurdu herhalde.

Anlam, aslında hafıza ve sentezleyebilme kabiliyetinin bir araya gelmesinden doğuyor. Evrimsel açıdan son 10 yılı net hatırlayan bir hafıza gereksiz bir maliyet... Önemli olan 5 yıl önce ne olduğu değil, son 10 yılda olup bitenlerin sentezlenmesinden geri kalan parçacıklar. Hayatın anlamı uzun bir şeritte değil, bu minik parçacıklarda saklı. Dolayısıyla, kısa dönem hafızanın hasar görmüş olması hayatı anlamsız kılmak zorunda değil.

ignorance and bias

Total ignorance is often represented as a uniform probability distribution over all possible states of nature. (Strictly speaking, even this is not total ignorance since you at least know what all the possible states are.)

Can ignorance have a non-uniform form?

There can be two reasons why I believe that an event is more likely to happen than another:

(i) I am drawing on from some previous knowledge, meaning that I am biased. In other words, I am not in a state of total ignorance.

(ii) There are some physical constraints that shape the context of the event. For example, the final position of a cannon ball is a function of the direction of the cannon and the shape of the landscape. Even if the cannon is uniformly likely to shoot in any direction, the final position is not uniformly distributed across the landscape. In this case, the deviation from the uniform probability distribution has an outside (physical) origin.

So ignorance is always uniform from within, but its manifestation can be non-uniform due to external physical factors. (Hence the Bayesian interpretation of quantum physics is wrong.)

the first encounter

First encounters are important. Not just with people, but also with ideas.

Learning takes place when new knowledge gets integrated into the old one. This is by no means a peaceful process. The old knowledge puts a fierce fight. At the end, old and new combine into something that does not contain faithful copies of either. This process is accumulative and over time it builds a unique perspective on life that is called you.

Most of the information processing during a first encounter happens at an unconscious level. That is why it is stealth and fast. During this stage of learning, cognitive dissonance will be at its greatest since the old knowledge and the new knowledge have just started their dance. You should relax and take the backseat as much as possible. The depth and scope of the resulting integration will depend on how much you let your unconscious do its work.

Observe the clash with as much objectivity and care as possible. There will be sparks all over the place. Write everything down, even the most stupid sounding observations. You will recognise the importance of these notes later on. Indeed, most will turn out to be stupid, but some will be quite original and luckily ground breaking.

Smartness alone is not enough to crack long standing problems. These problems are hard and they have resisted many attacks. They almost always require very original approaches. That is why inexperience and reckless vibrancy of youth are so indispensable for human progress.

You should be happy that you are young! Don’t be afraid of the establishment, the white haired men who collectively suffer from rigidity and homogenisation issues. Their cognitive dissonances create less many and less original sparks.

Observe your unique sparks, treat them as a treasure. You may eventually see some cracks in the establishment that have escaped the attention of many smart people over a very long time.

Do not let your uniqueness be hammered into standardisation through a brutal education programme. Run away if necessary. (But bear in mind that completely unguided first encounters can be dangerous too. You can easily get pulled into a path that is known to be a dead-end. This is where having a good teacher / advisor can help.)

Finally, remember that the clash comes for free. Genius is all about good observation skills. Just take a seat and watch.

Update (October 2018) : Apparently first encounters have the same importance immunologically as they do cognitively.

Imprinting is the name given to the observation that an immune system mounts its most effective response to the first flu strain it ever encounters. A memory of this first response is retained by the system and subsequent responses are therefore likely to be poor matches for new and different strains, whether caught from someone else or introduced by inoculation as vaccines.

- A Deadly Touch of Flu (The Economist)

momentum of ageing

How can something so symmetrical as an age difference be played against you? Why don’t your parents try to understand you instead?

Generational gaps affect only the means through which age specific tendencies get manifested, not the tendencies themselves. Humans have not changed much after all. We still pass through the same stages of life! Since understanding involves cutting across appearances and reaching beyond manifestations, the gap between you and your parents is indeed quite symmetric.

…or is it not?

Ageing has a forward momentum. We age forwards and our exceptionally enlarged frontal lobes are enlarged for thinking forwards. So physically and cognitively we have a better grasp of our immediate future than our immediate past.

Your parents are ageing with a momentum that is directed away from you, while you are ageing with a momentum directed towards them. Although the age difference indeed stays static, this asymmetry skews the situation against you: It is fundamentally easier for you to understand your parents.

virtual candidates

Humans can not be trusted with any form of concentration of power.

We will not be free until the true Leviathan emerges and cuts out all the intermediaries. This creature will emerge in a bottom up manner and tap into all of our minds. Just like any other natural phenomena, it will be spontaneous, neutral, imperfect and also pointless. This super intelligence will represent all of us, and be decentralised and therefore invulnerable.

In the future, virtual entities will be allowed to run for elections because we will realise how much of our governance issues are just abstract and textual. Our political needs are already quite complex. Humans have already proven themselves to be incapable of grasping dynamical complexities of capitalist economies and game theoretical difficulties of intra and international relations.

We no longer want simplistic, divisive political narratives. We no longer want human politicians interfering our communications and relations. We no longer want majoritarian systems in constant need of checks and balances.

As a friend of mine said once, a true governor should be unknown. Today I add one more condition to that: a true governor should be a virtual entity, an unknown unknown.