Here is a selection of poems I wrote during college years. They are all in Turkish. Please do not butcher them by summoning Google Translate. After all, as Robert Frost once remarked, “poetry is what gets lost in translation”.
Suçsuzum
Doğadan küçük yaşta koptum.
Tüm çiçekleri çirkin bulup,
Çamaşır iplerinden sarkan
Renkli mandallara vuruldum.
Asfalt yollar olmuştu yeni yurdum,
Plastik toplar tek eğlence umudum.
Kaldırımdaki boşlukları fırsat bilen
Papatyaları ezdim durdum.
Hala çeliğin soğukluğunu
Çimenin yeşiline tercih ederim.
Fakat o keçilerin ölümünden
Ben sorumlu değilim.
Gidin kabaran duvar kağıtlarına sorun kardeşim.
Zaman, Kasıntı ve Sen
Seni anlamak için yedim bunca kurabiyeyi,
Kavanoz boşaldı, altındaki masayla ayaklandı gitti.
Ne yapmalı şimdi peki?
Aceleyle karışmalı dönüşümlere,
Aniden başlanılmıştı bir kere.
Bidondaki Orospu
Lağım kokan beton yüzeylerden
Yansıdı ilk kez yüzüm.
Çatırdayınca duvarlar ansızın,
En yakın deliklerden süzüldüm.
Hunilerden plastik bidonlara döküldüm.
Hatırlamıyorum bu sırada neden eğildiğimi,
Kuyruk sokumuma bir ağrı girmişti sanki.
Ayağına çelik halat bağlı bir orospu gülümsedi,
Beni uzun süredir bekler gibi.
Yargıç
Kimononu giy.
Atla akıntısı az olan bir boşluğa.
Nehir de olabilirdi aslında,
Boğabilirdim seni herhangi bir kabloyla.
Tarihi de atardım bıçakla kafa tasına
Gelecek nesillerin hayrına.
Onlar da bilmeli:
Gerçek yargıç
Dut ağacının altında.
Kimonosuz, külotsuz ve donsuz,
Eskimiş cüzdanlardan kule yapmakta.
Yırtın lan bütün Lafonten masallarını!
İki Aptal Soru, İki Zekice Kırpışım
- Boş zamanınızda ne yaparsınız?
- Boşlukta asılı kalan toz parçalarını toplarım.
- Hangi pozu en çok beğenirsiniz?
- Hangi pozda dursalar bir türlü beğenemem.
Özürsüz Kabahatlere Alışkın Olanlar
Karşılıksız görüş darlığı çektik,
Ufak çıplaklıklara yapıştık.
“-meli, -malı” krizleri…
Hız kazanan kuruntular.
Ölümümüzdeki kaza süsleri.
Hiçbiri olağandı.
Güvenden açı darlığı, yanılgıdan nefes darlığı.
Tekrar edin çocuklar: Dağ gibi adamlar yıkıldı.
Şaşırdım Tekrar Sordum
Aşağılık üzüntü ve çoşku
Dün korkudan bir kesit sundu.
Bir patates düşün içki sofrasında.
Çiçek açtı, gözümün önünde soldu.
Tabağımda duraksayan ışıkta
Merdivenleri dikkatle inen
Bir çift topuk bulundu.
Etiketlerin iz bırakmadığı,
Beyaz duvarlı, sessiz odacıklar düşlerken
Memelerinin kavisiyle yamuldu.
Ben Ağır Kaldıramam
Dalgın bakışlara
Bölük bölük karışacakmışlar…
Duydum.
Sensiz de devammış.
İyi de ben ağır kaldıramam!
Titreşimi bozma!
Dinle geliyorlar.
Filtrelendik.
Dolu dizgindik.
Kira istemediler yorgunluğa,
Yakayı ele verdik.
Yastıklarımın kurbanıyım ben!
Çok geç.
Unuttuğunuz noktalar yoğunlaştı.
Kaybettiniz zamanı.
Döngüye izin var gerçi.
Yarın erkenden gelin.
Kalabalık etmeyin.
Mevzunuzu kaleme alın.
Okunmayacaktır ama, hiç okunmadı da.
Azalmanız gerekecek.
Korkmayın.
Derin nefes alın.
Biraz Yavasça
Arka fondaki gürültüden mi yoksa
Rahatsızlığınız tek başına.
Yüzünüz niye solgun ve asimetrik,
Yüzlerimizi birleştirmemiş miydik?
Sonuç Ver Alo
Öldürme korkusu:
Estetik bir olgu.
İnsanlar hareketli eklemler,
Aşk uyduruldu.
Ayarlarla biraz oynadık,
Çocuklar katil oldu.
Hazılıksız Yakalanamayan Hasta
Daha pembe olsun,
Yırtılmasın kolayca,
Bitişik ulaşsın ona.
Koklasın uçlarını,
İsimsiz nemli uçlarını.
Karşılığında bacaklarıyla sarsın,
Kanepeme yeni anılar bağışlasın.
Beklemediği anlarda mı vuruldu?
Modaya uygun kriterleri yemeyi uygun buldu.
Bir demet kriter yirmi sekiz mekan doğurdu.
Göz ardı ettiği eğriler tepetaklak oldu.
Kayıkçı orjinallik çabalarında boğuldu.
Günaydın. Geç kaldın.
Sonra ne oldu?
Onuncu kattaki komşu seni sordu.
Gürültüye, sekse yemek yememeyi savurdu.
Akli haritada işaretlenmiş bir ev.
Unutulmuş bir yelek.
Gülleri pembe bir demet.
Aslı sakalıma sürten ten,
Refleksif ağırlıklarla oynayan atlet,
Şekil değistiren bir et.
Modern Vampir Pneumonia
Yapay ışıktan baş ağrısı, sifon suyundan nem yaratıyorum.
Güneş girmeyen evlere akademisyen ayarlıyorum.
Aslında ben sadece avuçlarımı kullanıyorum.
Her Çesit Çerçeve Kırılınca
Yağmur yağıyor,
Sakın öperken okşamayı unutma.
Bırak şemsiyen olduğu yerde kalsın.
Yıkan boşalan suda.
Hasta ol, tekrar aşık ol.
Ama sakince ustaca ol.
Kısa aralıklarla doldur ciğerlerini.
Dokun zamanın şeridine, yapıştır ellerini.
Duş bonesiyle eski sevgililerini ara.
Bir hotel odasında,
Yabancılığın, temizliğin kucağında.
Şeridine bir düğüm at hatıralarınla.
Televizyonun karşısı, aynanın yanı,
Şahsi dengesizliklerin iz bıraktığı
Bölgelerden kaçınmalı.
Oyuncak tüfeğini şeffaf torbada taşıyan çocuğa
Moskova’da asker şapkası verilirmiş.
Bana sorarsan katliamlara devam.
Son Isimsiz Kuruntum
Pul pul oldum.
Döküldüm balkondan.
Bir kaçını rahatsız ettim.
Asfaltı dinledim, bekledim.
Özneler önemsizdi.
Ölümün metaforik kokusu
Buruşuk gri bir pardösüye sinmişti.
Fazla Kurcalama Tanju Çolak
Duvarım yan odadan hediye.
Paketim almanca zırıltılar,
Paranoyak kesintilere karşı
Perdem porno alıntılar.
Düşmanım beyaz ışık,
Arkadaşım koyu renkli, zenci.
İştahla kıvranan karnı,
Ya da nezaketle uzanan eli.
Ancak ikisinden biri.
Evet, çalan benim saatim.
Fıtığım da aynı yerde.
Her Düete Bir Zaman Salkımı
Renkleri değiş tokuş ediyorduk.
Onsekiz yaşındaydım, hatırlamıyorum.
Penye giysilerim, tipitip cikletim.
Hiç kimseyi mi sevmedim,
Teleolojik yaklaşımlarla soyut süslemelerin düeti?
Japon Turistlere Karşı Görsel Özlem
Sol gözümde
Korktuğum japon turistleri saklıyorum.
Önce hayaller sonra tanımlar,
Çoşuyorum.
Geçmişle aramdaki tek ileti
(Kıçımdaki sandalye izinin belirginliği)
Beni rahatsız eden.
İçimde benden ileride biri
Konseptleri sahipleniyor,
Hepsini.
Japon turistlerle aramda
Bir bağ yok.