aile şirketlerinin evrimi

Türkiye’de sermayenin büyük bir kısmı aile şirketlerinin elinde. Dolayısıyla, bu şirketlerin,

  • nerelere yatırım yaptığı genel ekonomiye yön veriyor, ve

  • değişen şartlara adapte olabilirliği de genel ekonominin evrilebilirliğini, yani gelecekteki sağlığını belirliyor.

Ülkemizde maalesef (biraz kültürel sebeplerden ve biraz da coğrafyanın getirdiği sertlikten ötürü) aile şirketlerinin başlarındaki liderler yeni liderler yetiştiremiyor ve arkalarından gelen jenerasyonun önünü açamıyor.

Bu konuda gözlemlediğim kadarıyla iki önemli hata yapılıyor.


Hata 1: Yönetilmeyi Öğreterek Yönetmeyi Öğretemezsiniz

Bir çok büyük patron, çocuklarının sahip oldukları organizasyonu alttan yukarı doğru öğrenmesini istiyor. Bu isteğin arkadasında bir kaç kaygı yatıyor.

  1. İnsan bilmediği işi yönetemez.

  2. İnsan birlikte omuz omuza çalışmadığı kişiye karşı empati kuramaz ve dolayısıyla onu efektif şekilde yönetemez.

  3. İnsan fanusta yaşarsa şımarır, gerçeklerden uzaklaşır.

Bunlar ne kadar güzel düşünceler olsa da, yönetmeyi öğrenmenin gerçekte tek bir yolu vardır, o da yönetmektir. En alttan başlayıp, inanılmaz detay işlere boğulup, başkaları tarafından yönetilerek (ne kadar iyi gözlem yeteneğiniz olsa da) yönetmeyi öğrenemezsiniz. Yukarıdaki kaygılara gelince…

  1. Yöneterek de insan bir işi sıfırdan öğrenebilir. İllaki masanın öbür tarafına geçmek gerekmez. Zaten işler sadece detaylarda farklılık gösterir, yapısal anlamda hep birbirlerine benzerler. (Aksi takdirde yatırımcılık, profesyönel yöneticilik gibi meslekler olamazdı.)

  2. İnsan yönettiği kişilerle de empatik diyalog kurabilir, illaki onların seviyesine pozisyonel anlamda inmesi gerekmez. Ayrıca empati daha çok karakterle ilgili bir meseledir ve bu konudaki öğrenimlerin çok daha küçük yaşlarda başlaması gerekir.

  3. Genelde patron çocukları iş hayatında fanustan çıksa da, sosyal hayatında fanusa geri döner. (Şirketin kendisi de bir fanus olduğu için zaten gerçek anlamda hiç bir zaman fanustan çıkamaz.)

Peki deneyimsiz birine nasıl yöneticiliği öğretebilirsiniz, koca şirketin başına pat diye geçirerek mi? Hayır, küçük ekipler yönettirerek, küçük hatalar yaptırarak tabii ki!

  • Hatta bu egzersizleri aile şirketi fanusunun tamamen dışında yaptırarak. (Yani, çocuğunuzu büyük bir ekibin içerisindeki küçük bir ekibin başına değil, dışarıda - bağımsız - küçük bir ekibin en başına koyarak.)

  • Hatta sıfırdan kendi ekibini kendisinin kurmasını isteyerek. (Başka türlü insan seçmeyi nasıl öğrenebilir ki?)

  • Hatta bu ekibi ne için kuracağının kararını da kendisine bırakarak. (Başka türlü kendi hedeflerini kendi koymayı nasıl öğrenebilir ki?)

Özetle çocuğunuzdan gidip bir girişim kurmasını isteyin. Büyük bir şirketi yönetmekle küçük bir şirketi yönetmek tabii ki aynı şey değil, fakat yaşanılan problemler genelde aynı problemler, sadece rakamlar (ve dolayısıyla yapılan hataların bedelleri) daha büyük. Yani küçük bir şirketi başarıyla yönetebilmek en önemli yönetimsel becerilerin kazanımını sağlayacaktır.

Ayrıca sıfırdan girişim kurmak çocuğunuzun kendini keşfetmesi, kendi yönetim tarzını oturtması için de faydalı olacaktır. Ona dışarıda özgürlük alanı tanımanız, hata yapmasına izin vermeniz çok önemli. Aile şirketi içerisinde ise çocuğunuzun bir şeyler öğrenmesi çok zor.

  • Güçlü otoritenizin yarattığı baskı altında ezilir, nefes alanı bulamaz.

  • Tüm gözlerin onda olması sahne korkusu, hata yapma korkusu yaratır.

Tabi çocuğunuzu gereksiz yere de süründürtmemeniz lazım. “Ben İstanbul’a geldiğimde cebimde 30 lira vardı. Sürünsün öğrensin, benim geçtiğim yollardan o da geçsin.” mantalitesi yanlış bir mantalite. Burada amaç sizden çok daha hızlı bir şekilde çocuğunuzun aynı öğrenimleri kazanması, işleri başarılı bir şekilde devralıp bir sonraki seviyeye taşıması. Sürünmesi ve sizin çektiğiniz acıları çekmesi, sizin başarınızı takdir etmesi değil.

Çocuğunuza kısıtlı parasal kaynak fakat kısıtsız mentorluk ve kısıtsız network sunmanız en güzeli. Yani şirketinizin tüm deneyimsel bilgi birikiminden ve tüm sosyal ağından faydalanabilmeli. Unutmayın burada amaç yapılacak hataların parasal boyutunu kısıtlamak sadece. Çocuğunuza hiç bir kaynak sunmayıp süründürtmek değil.

Tabi liderlik biraz da karakter meselesi. Zaten kanında liderlik olan bir çocuğa “alttan yukarı doğru öğrenme” metodunu dayatamazsınız. Karakterine uymaz. Genelde liderler biraz uyumsuz tiplerdir, bağımsızlıklarına düşkün, kendi fikirleri olan, yüksek özgüvenli, inançlı insanlardır. Her sözü dinleyenden lider olmaz. (Öyle olsaydı okullar lider yetiştirebilirdi, liderlerin hepsi okullarda en yüksek puan alan çocuklar arasından çıkardı vs.)


Hata 2: Aynıyı Sürdürerek Yeniye Adapte Olamazsınız

Canlılar neden doğum-ölüm süreçlerinden geçer? Çünkü yeniye başka türlü adapte olamazlar. Yaşlandıkça insanın değişmesi zorlaşır, çevre ise değişmeye sürekli devam eder. Genç beyinler ise tazedir, hızla değişen şartlara kolayca adapte olurlar.

Bu yüzden ikinci jenerasyondan birinci jenerasyonun yaptığı işleri devam ettirmesini beklemek yanlıştır. Günümüzün hızla değişen ekonomisinde bu yaklaşım bir aile şirketi için ölüm fermanı demektir. Yeni jenerasyon yeni işlerle uğraşmalıdır. Toplumlar babalarının izinden gitmeyen oğullar sayesinde ilerlerler. (Yoksa bugün hepimiz tarlalarda çalışıyor olurduk!)

Peki o zaman yeni jenerasyona ne öğretmeli? Neyi yapması gerektiği değil, nasıl yapması gerektiği öğretilmeli. İnsan yönetimiyle ilgili, strateji geliştirmeyle ilgili genellenebilir yaklaşımlar öğretilmeli. Külüstürleşmeye yüz tutmuş, belirli bir düzene oturmuş işlerin kendisi değil, zamansız prensipler, gelenekler, felsefeler öğretmeli. İşin kendisi ise evrilmeli, kabuk değiştirmeli, yeni şartlara adapte olmalı. Ancak bu şekilde ilk jenerasyonun yakaladığı büyüme eğrisi korunabilir.

Yeni jenerasyonun yeni işlerle uğraşma isteği, büyüklerine olan saygısızlığından değil, doğanın kendisine olan saygısından ötürüdür. Eski jenerasyonun problemi ise doğanın döngülerini anlayamamasından (daha doğrusu kabul edememesinden), kendi başarısının yarattığı körlükten ve zaman içerisinde işle kurduğu duygusal bağdan kaynaklanır. Oysa evrim yaratıcı yıkım üzerine kuruludur. Kendini sürekli yenilemeyen ölmeye mahkumdur. Liderlik korumaktan değil, yıkıp yeniden yaratmaktan geçer.