başarının tanımı (take 2)
Burak - Bir şeyi merak ettim. Başarılarınızı tasdik ettirmek veya sadece iyi hissetmek için başkalarının takdirini arzular mısınız? Doğru düşündüğünüz yolda, kimse bir şey demese de ilerler misiniz?
Tarık - Bence yaptığın şeyin başarılı olduğunu düşündüğün anda zaten beyninde simüle ettiğin "diğerlerinin" takdirini alıyorsun / aldığını düşünüyorsun. Hayat temelinde anlamsız. Üst üste bindirilmiş, birbirine bağlanmış Quantum Field'lardan ibaret. Başarı, mutluluk gibi kavramlar ya şu anki toplumsal dinamiklerin ya da geçmişte yaşanan toplumsal dinamiklerin (evrimin yarattığı taşıyıcı araçlarla) bugüne taşınması sonucu ortaya çıkan kavramlar.
Burak - Yani o zaman, sen bu olagelen kavramların bilincinde ve bilfiil ihtiyacındasın, ama yüzeyde pek göstermiyor, kendi içinde mastürbasyon yapıyorsun :)
Tarık - Aynen. Dilin kendisi bile sosyal bir olgu zaten. Matematik dışındaki dilin tamamı, daha doğrusu. (Anlam içeren şeyler zaten matematik dışındaki kümede üretiliyor.) Yani birbirimizin hayatını anlamlı kılıyoruz. Matematiksel Quantum Field'lar bir sikimi anlamlı kılmıyor.
Burak - Muhtacız birbirimize ve sözlerimize...
Tarık - Muhtaçlık bence one-point-more bir ilişki. Topluma karşı durmak bayağı stresli, zor bir süreç... Ergenlik yaşları bunun bir simülasyonu resmen. Aile içi simülasyonu, daha doğrusu. İlk ailene karşı durmayı öğreniyorsun. Tabi bu korunaklı bir simülasyon, ailen ebeni sikmez çünkü hiç bir zaman. Topluma kafa tumak ise one-point-more bir olay.
Toplumu ileri götüren insanların büyük bir çoğunluğu başarısız damgası yemiş adamlar hayatlarında. Mozart öldüğünde mezarına sadece 2-3 müzisyen gelmiş. Galileo'yu az daha asıyormuşuz, Alan Turing'i kısırlaştırmaya kalkmışız. Buradan anla işte başarının toplumsal bir olgu olduğunu ve zamanla değişebileceğini.
Kapitalizmin yükselişi de toplumsal değer yargılarındaki paradigmatik kırılımlara denk geliyor. Şu an startupların yükselişi de... Toplum girişimciliğe status yükledikçe gençler saldırıyor. Eskiden yatırım bankacılığına saldıran mallar şimdi startuplara saldırıyor. Sivrisinek gibi bir nevi... En iyi okullardan mezun tipler bu tarz dinamiklere daha kötü kendilerini kaptırıyorlar, çünkü zaten o okullara girmek için yırtınmak da benzer patolojilerin ürünü.
Bu arada startuplara ve inovasyona verilen toplumsal değer ekonominin kötü gittiği dönemlere denk geliyor genelde. Toplum kendini inovasyonla krizden kurtarmaya çalışıyor.
Umut - Hayırdır Burak, büyük kararların arifesinde misin :)
Tarık - Evet Burak, hayırdır? Kafan karışıksa toplumun istediğini yap, mutlu olacaksın. %100 garantili!
Çınar - Bence Tarık güzel özetlemiş ama başkalarını siklemediğin ve tamamen kişisel tatmin üzerinden yaptığın çok şey var. Ayrıca takdir demokratik değil. Elalemin seni takdir etmesi belki önemli olmayabilir. Belki yakınındaki 1-2 kişi dünyalar demek... Belki de bu sayı bazı konularda sıfıra iniyor ve olay tamamen kişisel zevk meselesine dönüyor.
Bence iş daha çok parasal ve profesyönel konularda kitleselleşiyor ve dolayısıyla takdir edilmek başarıyla eş anlamlı hale geliyor.
Tarık - Aynen. Sana yakınlığına göre kişinin seni takdir ediyor olmasının önemi artıyor herhalde. O yüzden insanlar çevrelerini benzer kafada insanlarla sarmayı seviyorlar, cemaatlere katılıyorlar vs. Yani ya adapte oluyorsun ya da adapte olmana gerek kalmamasını sağlıyorsun.
P.S. Başarının tanımı (take 1) için bu bağlantıyı takip edin.