ekonomik buyume ve mutluluk
ekonomik buyumeyle dogru orantili olarak yukselen mutsuzluk ve tatminsizlik seviyelerini nasil aciklayabiliriz? anti-depresyon ilac kullanimindaki cilgin artisin tek sebebi okul ve is ortamlarindaki rekabetin cigrindan cikmasi mi? hayir. burada oncelikle insanlarin kendi basarilarini ve imajlarini hangi kriterlere gore yorumladiklarina dikkat etmeliyiz. ve daha da onemlisi, bu yorumlari hangi siklikla ve ne kadar ciddiyetle kendilerine yonelttiklerini incelemeliyiz.
bir cok etken tarafindan uretilen idealler karsisinda kendini zayif ve yetersiz hisseden kisi, daima kendini gelistirmesi gerektigi ilkesi altinda ezilir durur. zaten kapitalist sistemin de en buyuk basarisi bu degil midir? bireyler kendi gorunusleriyle ve zihinsel kapasiteleriyle hic bir zaman barisik olmadiklari icin durmadan kendilerini gelistirme ihtiyaci hissedecek, bu ihtiyac giderilirken toplam tuketim artacak (egitim, kitap ve makyaj malzemelerine harcananlar vesaire), ve ihtiyac giderildiginde ise toplam uretim artacaktir. yani bireylerin kendi iclerinde surdurdukleri rekabet, en az kendi aralarinda surdurdukleri rekabet kadar ekonomik verimlilik getirecektir. ve bu ekonomik verimlilik eninde sonunda ortalama gelirde artis saglayarak onlara mutluluk olarak geri donecektir. tabi bu sure zarfinda kisi kendini yiyip bitirdigi icin, ona donen bu mutluluk muhtemelen yeterli olmayacaktir… mesela yapilan bir cok anket Japonya’daki ekonomik buyumenin Japonlara arti bir mutluluk getirmedigini gosteriyor. bir teoriye gore, bunun sebebi herkesin gelir seviyesinin az-cok ayni seviyede artmasi. yani mutluluk sidik yarisindan dogdugu icin, herkes ayni anda, esit seviyede daha uzaga iseme kapasitesi kazaninca toplam mutlulukta bir oynama olmamis. bu teori ne kadar cekici de olsa, tek basina, gelir dagiliminin gittikce bozuldugu diger buyuyen ekonomilerdeki gelismeleri aciklayacak gucte degil. bana kalirsa toplam mutluluk seviyesindeki dususun temel sebebi, kisinin kendisine karsi durmaksizin bir catisma icerisinde bulunmasi.
bir cok etken tarafindan uretilen idealler karsisinda kendini zayif ve yetersiz hisseden kisi, daima kendini gelistirmesi gerektigi ilkesi altinda ezilir durur. zaten kapitalist sistemin de en buyuk basarisi bu degil midir? bireyler kendi gorunusleriyle ve zihinsel kapasiteleriyle hic bir zaman barisik olmadiklari icin durmadan kendilerini gelistirme ihtiyaci hissedecek, bu ihtiyac giderilirken toplam tuketim artacak (egitim, kitap ve makyaj malzemelerine harcananlar vesaire), ve ihtiyac giderildiginde ise toplam uretim artacaktir. yani bireylerin kendi iclerinde surdurdukleri rekabet, en az kendi aralarinda surdurdukleri rekabet kadar ekonomik verimlilik getirecektir. ve bu ekonomik verimlilik eninde sonunda ortalama gelirde artis saglayarak onlara mutluluk olarak geri donecektir. tabi bu sure zarfinda kisi kendini yiyip bitirdigi icin, ona donen bu mutluluk muhtemelen yeterli olmayacaktir… mesela yapilan bir cok anket Japonya’daki ekonomik buyumenin Japonlara arti bir mutluluk getirmedigini gosteriyor. bir teoriye gore, bunun sebebi herkesin gelir seviyesinin az-cok ayni seviyede artmasi. yani mutluluk sidik yarisindan dogdugu icin, herkes ayni anda, esit seviyede daha uzaga iseme kapasitesi kazaninca toplam mutlulukta bir oynama olmamis. bu teori ne kadar cekici de olsa, tek basina, gelir dagiliminin gittikce bozuldugu diger buyuyen ekonomilerdeki gelismeleri aciklayacak gucte degil. bana kalirsa toplam mutluluk seviyesindeki dususun temel sebebi, kisinin kendisine karsi durmaksizin bir catisma icerisinde bulunmasi.